7 Eylül 2007 Cuma

‘Fesupanallah’, başlasa da izlesek şu diziyi artık!



Ekmek Teknesi ile Türk seyircisinin sevgisini ve ilgisini kazanan Hasan Kaçan, iki yıl aradan sonra "Fesupanallah" adlı yeni bir diziyle izleyici karşısına çıkacak. Gırgır dergisindeki başarılı tiplemeleri ile tanıdığımız Kaçan, Ustura, Arıza gibi mizah dergileri çıkardıktan sonra nihayet film piyasasına el attı.
Bir anlamda aradığı mutluluğu da burada bulan Kaçan’a dizide Ahmet Yenilmez, Cem Davran, Kadir Çöpdemir, Özlem Tekin, Ayşen Gruda, Şafak Sezer gibi birbirinden ünlü oyuncular eşlik edecek. Senaryoyu Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener ve Cüneyt Aysan ile birlikte yazan sanatçı, “Biz yazarken eğleniyoruz, siz de seyrederken eğlenin." diyor.

Birbiriyle büyük bir yarış içinde olan dizi film piyasası son hız çalışıyor. Ekmek Teknesi ile Türk seyircisinin sevgisini ve ilgisini kazanan Hasan Kaçan da iki yıl aradan sonra “Fesupanallah” ile karşımızda. Gırgır dergisindeki başarılı tiplemeleri ile tanıdığımız Kaçan, Ustura, Arıza gibi mizah dergileri çıkardıktan sonra nihayet film piyasasına el atmış ve sanırız aradığı mutluluğu da burada bulmuştu. Kaçan; Cem Davran, Kadir Çöpdemir, Özlem Tekin, Ayşen Gruda, Şafak Sezer gibi birbirinden ünlü oyuncuları buluşturan dizinin tutacağından emin. Çünkü şimdiye kadar hisleri onu yanıltmamış. Pana Film’de Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener ve Cüneyt Aysan ile kafa kafaya veren Kaçan, senaryodaki amaçlarını “Biz yazarken eğleniyoruz, siz de seyrederken eğlenin.” diyerek yorumluyor. Biz de Fesupanallah’ı bahane edip biraz filmle, biraz komediyle, biraz da Hasan Kaçan’ın kendisiyle ilgili söyleşi yaptık. Anladık ki yine karikatürlerden fırlama tiplerinin birbirinden komik hikayeleri seyirciyi kırıp geçirecek. Ne diyelim onlar ermiş “Fesupanallah” muradına, biz seyredelim ekranlarda.

Fesupanallah’ın elbet vardır bir hikâyesi...

Biz de nereden çıktığını tam bilemiyoruz, durup dururken çıktı. Aslında Eşref Saati adlı bir dizi hazırlıyorduk, şöyle mi böyle mi derken bir fikir geldi aklımıza. Garibanlıktan yırtmaya çalışan bir adam olsa, bunun ağzı çok iyi laf yapsa, sevimli olsa… Diğeri de yetenekli olsa, çeşitli buluşları olsa... Bu ikisi bir araya gelirse ne olur derken hikaye ortaya çıktı. Bir de komiser işin içine girince iş iyice eğlenceye kaydı.

Ekmek Teknesi ile kıyasladığınızda nasıl bir kurmaca çıkıyor ortaya?

Biz yine Ekmek Teknesi’nde olduğu gibi şöyle yaparsanız böyle olur şöyle olur gibi didaktik ya da direkt mesajlar vermeyeceğiz. İnsanlar yaşadıkları hayatın neticesinde bir şeyle karşılaşacaklar. Anlayan anlayacak; anlamayan anlamayacak. Ama tek amacımız var seyircilerle beraber çok eğlenelim.

Fesupanallah adı nereden çıktı?

“Adı ne olsun” diye düşünürken bulamadık bir türlü. En sonunda ‘Fesupanallah şu ismi de bulamadık’ deyince Fesupanallah kendiliğinden gelmiş oldu. Senaryoda Erkin Koray’ın şarkısıyla çok örtüştü. Sonra müzik de, jenerik de kendiliğinden geldi.

Filmdeki karakterler yine çizgi film tiplemelerine benziyor mu?

Hem karikatür gibi renkliler hem de komikler. Gülüm Arif diye bir karakterimiz var. Cem Davran oynayacak. Pırıl pırıl giyinen, ikna kabiliyeti yüksek ve şeytan tüyü olan sevimli, çok zeki bir adam. Onun bir arkadaşı Doktor Tırtıl Necmi var. Onu da Kadir Çöpdemir oynuyor. Erdal Tosun Killing Timur lakabıyla memleketin en kötü adamını oynuyor. Şafak Sezer de onun oğlu Cesur. Pamuk Hüseyin var ki; savsaklıkları ve sakarlıkları olan matrak bir komiser. Bir Jaguar Yasemin’imiz var, hırsızlar kraliçesi tam Özlem Tekin’lik bir rol. Tabii bir de Gülpare var, komiserin dünyalar güzeli kızı. Apartman sahibi Ayşen Gruda ve komiser yardımcısı Ahmet Yenilmez’i de unutmamak gerekir. Aman hadi başlasa da izlesek diyeceğimiz bir dizi olacak.

Heredot Cevdet’i arada bir görüyorduk; ama Pamuk Hüseyin neredeyse başrolde. Kendinize kıyak mı geçtiniz yoksa?

Bunu başrol alarak düşünmeyelim. Bunu bir Hasan abi rolü olarak düşünelim... Bana soracak olursanız Gülüm Arif, Tırtıl, Cesur, Killing ile ortalarındaki Gülpare ve Jaguar Yasemin’in hikâyesidir aslında. Ama baktığımızda tabii bütün hikayeyi kuşatan, sarmalayan ve ortasında duran Komiser Pamuk olacaktır. Daha doğrusu mihenk taşıdır.

Bu dizide çok pöpüler kişilerle çalışıyorsunuz, Ekmek Teknesi’nde çoğunlukla yeni oyuncular kullanmıştınız...

Arkadaşlar özellikle bu isimleri belirlediler ve karakterleri uygun kişiler buldular. Kimler bizim yazdığımız karakterleri seyirciye geçirebilir diye çok düşündük. Sonra bu isimler çıktı. Zaten bir kısmıyla aile gibi olmuştuk diğerleriyle de bir aile içine gireceğiz.

Senaryoda sadece sizin isminiz mi geçecek?

Senaryoda ben varım. Behiç Pek var, Gırgır’ın Muhlis Bey’ini yazan. Bizi çok güldürüyor, çok usta bir isim. Ali Demirer var. Ozan Aksungur diye yeni bir arkadaş var. Senaryo ve hikâye aşamasında Ömer Lütfi Mete’nin ve Öktem Başol’un çok büyük katkıları oldu.

Eşref Saati, Fesupanallah’tan önce düşünülmüş bir proje; ama daha sonra tamamlanıyor. Neden?

Fesupanallah o süreç içerisinde kendi kendine doğdu. İki buçuk ay içinde üç bölüm senaryo haline geldi. Bizim böyle bir planımız yoktu. Demek ki plan yapan böyle bir plan yapmış. Birdenbire kucağımıza bu geldi ve bunu yüzdürelim dedik ve ötekini bekletmedik zaten. Eşref Saati Ramazan’dan sonra Show TV’de yayınlanacak. Bu biraz daha ağır bir proje. Birbirini çok seven; ama birbiriyle müthiş rekabet içerisinde olan iki kabadayı hikâyesi. Yavuz Bingöl ile Yetkin Dikiciler başrolde.

Her yaptığınız iş hem çok beğenildi hem de çok eleştirildi. Kiminde sansürcü, kiminde ırkçı, kiminde de tarikatçı oldunuz. Bu projeye de bir kulp bulacaklar mı?

Bu proje fenomen bir hale gelirse insanlar bir ucundan bir şeyler bulacaklar. İnşallah fenomen haline gelir ve çok sevilir. Şurası da şöyle desinler, biz de düzeltmeye çalışırız. Ama her şeyden önce insanların bu projeyi sevmesini ve uzun yıllar sürmesini arzu ediyoruz. Onun dışında kim ne derse desin biz yine bildiğimizi, inandığımızı yazıp çizmeye devam ederiz.

İyi bir komedi yazarısınız, bunu bir öğretiye dönüştürmek istemediniz mi hiç?

Senaryoya hevesli arkadaşlarımız, senaryodan hoşlananlar buraya gelsinler gibi bir çağrımız olamıyor. Bizimki biraz nokta atışı gibi oluyor. Yetenekli birini gördüğümüzde onu hemen tespit edebiliyoruz. Dolayısıyla da ufak ufak bizim aramızda yetişmeye başlıyorlar.

Senaryo ile karikatürü kıyasladığınızda nasıl bir tablo çıkıyor karşınıza?

Karikatürü ben harf gibi görüyorum. Senaryo ise onlardan oluşan bir roman ve çok daha zor. Parçadan bütüne gitmek benim çok devremi yaktı. Onun eğitimi ayrı bir şey. Ekmek Teknesi’nde uzun süre o parçadan bütüne geçişte zorlandım. Hikayenin tamamına hakim olmak zaman ve emek gerektiriyor. Yavaş yavaş kalemin bir ucundan tuttuk diyebilirim.

Keşke senaryo işine daha önce başlasaydım diyor musunuz?

Demiyorum. Nasip; ona inanıyorum, zamanı bu zamanmış. Belki de önceden olsa çok daha çiğ işler yapacaktım. Ama gazeteden emekli olurum falan diye de düşünüyordum.

Karikatür, dergi, senaryo, oyunculuk, yapımcılık… On parmakta on marifet. En iyi hangi işin üstesinden geldiğinizi düşünüyorsunuz?

On parmağımızda bir marifet varsa kendimizi marifetli sayarız. En iyi yaptığım şey arkadaş arasında konuşurken matrak hikâyeler anlatmak. İş olarak hikâyeciliği yapabiliyorum herhalde diye düşünüyorum.

İşiniz gereği dizileri takip ediyor musunuz?

Zaman zaman ediyorum. Zihinsel altyapı oluşturuyorum. Binbir Gece’nin ilk bölümünü seyrettiğimde içimden bu dizi tutar dedim tuttu. Hatırla Sevgili’yi izledim bu dizi tutar; ama zor tutar diye içimden geçirdim gerçekten tuttu ama zor tuttu. Fesupanallah için gönlümden bu dizi normal şartlar altında tutar gibi geçiyor.

--------------------------------------------------------------------------------

İslamî camia olmasaydı ne çizgi çizebilir ne de yazı yazabilirdim

Bir ara “İslami camiada mecburen çalışmak zorunda kaldım” dediniz...

Mizah dergilerinde doğmuş büyümüş, her şeyini orada geliştirmiş ve mizah dergilerinde var olmak isterdim; ama o dönem kimse iş vermedi bana. Ama Yeni Şafak’ta çizmeye başladım. Sonra da Aksiyon’da büyük keyifle çalıştım. Hepsine de çok teşekkür ederim. Bana o tür imkanları verdikleri için. Çünkü eğer onlar olmasaydı ben şimdiye kadar ne yazı yazabilirdim ne de çizgi çizebilirdim. Tabii ki o işlerin hepsini de severek yaptım; ancak orada o kadarını yapabildim. Mizah dergisi çıkarmaya çalıştık, yürümedi.

Niye yürümedi?

Bu tencerenin doğduğuna inanıyorsun da öldüğüne niye inanmıyorsun gibi bir şey. Neticede tutar da tutmaz da. Demek ki kötü yapmışız diyoruz. İnsanlara lezzetli bir şey vermemişiz, insanlar da damak tadına uygun olmadığı için rağbet etmediler. Başkasında suç aramanın anlamı yok.

“Osman Sınav’ın işlerinin tutması için dua ederim”

Osman hocanın benim hayatımda çok önemli bir yeri var. Onu çok severim. Ama öyle yoğun çalışıyoruz ki bir araya gelemiyoruz. Ancak kandillerde, bayramlarda mesajlaşıyoruz. Yaptığı işlerin çok kaliteli olduğuna inanırım. En iyisi bizim olsun isterim, ama Osman hocanın da işleri çok iyi tutsun isterim ve her yaptığı işin tutması için dua ederim.

Filmdeki tipler

Pamuk Hüseyin-Hasan Kaçan

Gülüm Arif-Cem Davran

Komser yardımcısı-Ahmet Yenilmez

Doktor Tırtıl Necmi-Kadir Çöpdemir

Jaguar Yasemin-Özlem Tekin

Killing Timur-Erdal Tosun

Cesur-Şafak Sezer

DİLEK GÜRAY

Hiç yorum yok: